9 Kasım 2010

İmkânsızım…


Uykusuzluğunla inat edersin geceye. O inatçıdır ama senin inadında yabana atılmaz hani. Alırsın başucundan bir kitap, daha ilk sayfasında için kararır. Karşılıksız bir aşk yazar ilk cümlede derin bir off çekersin içten. Merakın uyanır hemen başlarsın okumaya;
Karşılıksız bir aşkın tarifi olacak bu satırlar hep imkânsızı yaşamak, olmayacak hayallere dalıp gitmek… Her sabah geceyi bekliyorum yalnızlığımla, gerçekleşmeyecek bir sevdayla. Nedendir bilinmez hep imkânsızları yaşar bu kalp bu beden ve bu ruh… 

Olabilitesi yüksek olan şeyler bile neredeyse imkânsızlaşır. Bir bakarsın kesin olacak dersin ama sabah olduğunda gökyüzüne bakıyorsun ve o kesin dediğin cümle yerinde imkânsız yer almış. Sürünmekten kurtulmama ramak kalıyordu her seferinde tamam diyordum. İşte bu. Bu sefer imkânsız değil. Eminim derdim. Ama gece olunca gözlerim buğulanıyor yüreğim acıyordu.

Zaman akıp gidiyordu bende etrafında dönüp duruyorum belki zıt yöne gidiyoruzdur diye. Ama bakıyorum ki yolun sonunda ikimizde aynı noktadayız. Ya ben etrafında dönmeyi beceremiyorum ya da sen gerçekten akıp gitmiyorsun… Usulca başlıyor gözyaşlarım kâğıdı ıslatmaya. Yazım daha da çirkinleşiyor titreyen elim sayesinde. Güzellik yok oluyor resmen. Daha da kötü oldum şimdi.

Bir insan düşün ki hep mutsuz, mutluluğu buldum derken mutsuzluğa düşüyor. Bir insan hayal et ki yalnız, yalnızlığı buldum derken daha da bir yalnız. Çıkmaz sokakların kavşağında yaşamaya başlamış alışmış nede olsa hep aynı noktaya gelmeye. Farklı bir yol bulamıyor. Yıldızlardan yaptığı pusula yön göstermiyor artık. Yine yalnızlığa düştüm sanırım. En güvendiğim yıldızlar bile yalnız bıraktı beni. Kime giderim ben? Kime sığınırım kim kabul eder beni? Kimsesizlik bu olsa gerek…

Bak şair ne güzel söylemiş; “hepimiz birer tırtıldık önce kimimiz ölüydük daha sonra pek azımız kelebekti bir günü yaşamak için. Hepimiz tırtıldık ama pek azımız kelebek. İlk ölenle son ölen arasında bir güneş doğumu fark vardı hepimiz tırtıl olarak öldük sadece birimiz kelebek…”
Aslında şair anlatmış birçok şeyi. Yâda ben anlamak istediğimi anladım bilmiyorum…


Yıllarca doğruyu ararken hep yanlışa sarılmak, gerçek sevgi yerine sahte aşkları koynuna almak kimin başına sürekli gelebilir ki? Her atılan adımda yanlış olmaz ki ama. Milyonlarca adım atıldı hepsimi yanlış? Hey gidi rahmetli Sadri ALIŞIK ne güzel söylüyordun; “Buda mı gol değil be buda mı değil…”

Yıpranmış bir beden bitik bir kalp. Bir yılan gibi yıpranmış bedenimden kurtuluyorken, kalbimin biten pilini daha biraz önce değişmişken yine yıpranıyorum yine bitiyor kalbimin pili. Bu kadar bahtsızlık olur mu? Olmaz deme! Bak canlı kanlı biri var bunu sürekli yaşayan. Sanki her gün tekrarlanıyor. Güneş nasıl her zaman doğuyorsa bende peş peşe imkânsızlığımı yaşıyorum.

Ama yıkılmıyorum daima ayağa kalkıyorum. Biliyorum bu imkânsızlık sana olan sevgimle bitecek. Çıkacaksın hayal dünyamdan. Gerçek olacaksın. Çünkü sen benim hayallerimde hep yaşanansın. Daima gerçek olansın. Hayal Dünyamdaki İmkânsızım…

Emre HALİLOĞLU

3 yorum:

  1. cok guzel eline kalemine saglık emre amca :)

    YanıtlaSil
  2. karşılıksız aşk nasıl tarif edilir ki ? :S

    YanıtlaSil
  3. @ amcasının prensesi öpüyorum gözlerinden...
    @ zey0zey kısmende olsa tarif ettiğimi dusunuyorum ama daha detaylı istersen karsılıksız askın tarifini ozel olarak yazabilirim sana ?

    YanıtlaSil