5 Şubat 2011

Kaybolan Mektup...

  Daha dün gibi aklımdaydı seni ilk görüşüm.Aradan yıllar geçse bile unutamadım o ilk günü.."Öylece karşımda duruyor sana verilen işleri yerine getirmenin telaşını yaşıyordun..Ben tutuk ben vurgun ve ben yanık bir halde seni izliyordum..Bir anda zaman su gibi akıp geçmiş, yıllardır sana aşık sana hasret sana sevdalı biri gibi hissetmiştim kendimi..Ay'ın Güneş'le tutulması gibi bende tutulmuştum sana..Bulunduğun yere hangi amaçla gelmiştim onu unutmuştum..Kendimi de unutmuş aklımı da gökyüzüne serbest bırakmıştım.Aydınlık olan dünya birden kararmıştı.Zifiri karanlığın içinde bir sen vardın aydınlık olan, ben bile karanlıkken..Hiç gözlerime bakmadın ben gözlerinden gözlerimi ayıramazken..Yanan bir mumum erimesi gibi eriyordum içten içe..Gözlerim hala gözlerindeydi..Birden araya bir karanlığın girdiğini görür gibi olmuştum, karşımda kaşlarını çatmış dik dik bana bakan bir adamın gözleri vardı.İlk engel nihayet araya girmiş nefes almaya başlamıştım..Bir yandan minnet ederken o adama bir yandan da sitem ediyordum..Gözlerinin büyüsünde nefessiz kalarak ölemediğim için..!"
  Silkelenip kendime gelmem gerekliydi artık.Hislerimi kontrol edip bir bebeğin uykuya daldığı anda ki gibi rahatlamalıydım..Nitekim öylede oldu.Üzerimde ki sarsıntıyı atlatmış kaçamak gözlerle seni izlemeye devam ediyordum..Bir saat iki saat derken zamanın ne kadar ilerlediğini unutmuş, işimin bitmesine rağmen gidemeyişimin vurdumduymazlığını yaşıyordum..Gitmeliydim uzaklaşmalıydım senden..Neden yapamadım bilmiyorum..Korkak ya da cesaretsiz biri de olmadım hiç bir zaman ama gidemedim..Ayaklarımı hissetmiyordum.Kımıldayamıyordum..!Sus pus bir halde oturmuş kafamı başka bir yöne çevirmiş ama gözlerimi senden ayırmamış bir halde seni izliyordum sürekli..Dikkatini çekmem sana olan bakışlarımı görmen gerekliydi..Ama yapamadım..İlk defa beceriksiz olduğumu hissettirdin bana, tıpkı felçli bir hasta olduğumu hissettirdiğin gibi..
  Herkes bir heyecanla büyük bir telaşla koşuştururken sen rahat ve telaşsız halinle olanca işine devam ediyordun..Senin rahat tavırların beni görmeyişin, zıvanadan çıkartıyordu beni..Avazım çıktığı kadar, çağırmak ve gücümün yettiğince etraftaki herşeyi kırıp dökmek istiyordum dikkatini çekebilmek için..
Zaman kum saatinin ters düz edilmesi anında geçen zaman gibiydi..Çok kısa ve hızlı..Durup durup zaman çalmam lazım zamanı durdurmam lazım diyordum..Hissetmeyi öğrettikten sonra hırsızlığıda öğrenmiştim sayende..Belki de en büyük hırsız ben olacaktım tarihte zaman çalan biri olarak..!
  Karanlık zifiri halden zifirininde zifiri bir haline dönüşüyordu.Bir seni görebiliyordum birde sana bakan gözlerimi..Bedenim yoktu bedenimin olduğu bir dünya yoktu..Bir boşluk ve o boşluk içinde sen ve gözlerim vardı..
Zifiri ortam bedenimi alıp bir annenin evladını sevdiği gibi seviyor gözlerimi özlemesini sağlıyordu..Gözleriminse seni özlüyordu..!Bedenim emin ellerdeydi..Anne kucağında hemde karanlık zifiri bir yerde bir anne şefkatinde kucaklanmıştı..Seviliyordu senin gibi..Seni sevdiğim gibi..

Emre Haliloglu

4 yorum:

  1. emrecim yüreğine sağlık



    BAKBAS...

    YanıtlaSil
  2. tükenmez kaleminin mürekkebi hiç tükenmesin,sonsuzluk şelalesinin berrak ve saf suyu kadar temiz olsun yüreğin...

    YanıtlaSil
  3. Aşkın başka bir pencereden görünüşü. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  4. @Bakbas, teşekkür ederim Asker =)

    @Ebru, Çok tanıdık geldi yazmıs oldugun abla takip etme beni =) yazamıyorum

    Laliş, Pencereler hayatımızın bakıştığı ve kesiştiği tek nokta oysa ki..Teşekkür ediyorum..

    YanıtlaSil